14 Aralık 2011 Çarşamba

Bekleyiş

Kara elmas memleketinden mavinin bir başka maviyle buluştuğu memlekete gelmiş yeşil gözlü bir kızım ben. Bu yeşil gözler şu an bir esmeri arıyor. İki hafta önce ve geçtiğimiz hafta Perşembe günlerinde gördüğü bir esmeri… Geçtiğimiz haftadan beri her gün yolunu gözlediğim ama niyeyse kendini naza çekip ağırdan, çok ağırdan satan şu yakışıklı esmeri… Hayatımda ilk kez tattım platonik aşkı, acısıyla kıvranıyorum.

Sadece 2 kez gördüm onu. 3 numaraya vurulmuş saçlar, deri ceket, kot pantolon ve siyah spor ayakkabılarıyla sadece iki kez… Tanışmadık, hiç konuşmadık –sesini bile bilmiyorum-, bir hafta boyunca hiç mi hiç karşılaşmadık. Oysa aslında her yerde onu görüyordum. Bir şeyler almak için girdiğim marketten sadece birkaç saniye önce çıkmıştı, yanımdan geçen taksinin arka koltuğunda o vardı, yürüdüğüm kaldırıma sadece birkaç dakika önce dokunmuştu siyah ayakkabıları. Acaba dün eve dönerken bir sonraki soldan dönsem onunla karşılaşacak mıydım? Ve bunun gibi birçok ihtimal geçiyordu kafamdan ama ben bir türlü kavuşamadım ona. Ta ki bugüne dek! Bugün günlerden Perşembe yine ve ben erkenden uyanıp geldim metro durağına, önceki iki buluşma yerine. Bugün göreceğim onu, eminim.

Onu kaçırmamak için elimden geleni yaptım bugün ve ikinci metroya yetişebildim. O kadar aceleyle çıkmışım ki evden, üstüme doğru dürüst bir şeyler seçememişim. İncecik bir bluzla tir tir titriyorum. Üşütmek, bu aşkın bana gösterdiği en insaflı muamele! Bugüne dek çok yıprattı beni. Dün gece de dâhil olmak üzere her gecem onu düşünmekle, ona, onsuzluğa ağlamakla geçti. Onu tanımadan onun için ağlamam garip mi? Onu tanımadığım için de ağladım. Ve asıl şanssızlığıma, salaklığıma ağladım.

Onu bir daha nasıl görebilirim, onu nasıl bulabilirim, onunla nasıl tanışabilirim diye düşüne düşüne beynim iptal oldu. Şu soğuk güz gününde de elimde avucumda içimi ısıtacak umuttan başka hiçbir şeyim yok. Ama umudum da az değil hani, günlerden Perşembe nasılsa, önceki iki karşılaşmamızda olduğu gibi. Niye bir üçüncüsü olmasın? Birkaç tren geldi gitti ama benim yakışıklı hala İzban’a gelmedi. Bekliyorum.

Kafayı yemek üzereyim. Soğuk iliklerime işledi ama çocuk hala ortalıkta yok. Bir hayal kurdum ve o hayali, benim esmere giydirdim. Şimdiyse hayalimi de alıp kayıplara karıştı. Gitmeliyim, işe geç kaldım. Yarın daha erken gelip ilk treni yakalayacağım. Belki bu kez bulurum sevdiğimi, kim bilir?

Anonim


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.