13 Aralık 2012 Perşembe

Hitabet

“Geçen yıl…” Mavi amfideyiz, çukur amfilerden biri, güzel, sıcak bir havası var. Havasız bir havası var, sıcaklık da içini dolduranların vücut ısılarının bir sonucu sanırım.

“Geçen yıl…” Bir şeyler söylemeye devam ediyor.

Okulun “Halk sağlığı öğrenci topluluğu” -ki aslında çok saçma başka bir ismi var- Bambi Hastanesi adlı etkinliklerinin tanıtım toplantısını düzenliyor. Sıralara oturanlar birbirlerinin yüzlerini görebiliyorlar. Bu, ders dinlerken sıkıntı yaratabilir ama böyle kalabalık toplantılarda işe yarıyor, güzel oluyor. Topluluğun başkanı çok yakın bir arkadaşım, zeki, yetenekli bir kız ama bir başkası konuşuyor şu anda, bir erkek.

“Biz geçen yıl…” Bir şeyler söylemeye devam ediyor. Önceki sene bu işlerle uğraşan, izin işlerini yapan kızı çağırıyor kürsüye, o da bir şeyler anlatıyor: Geçen yıl nasıl izin aldığını. Sıkılıyorum, sıradan kalkıp kürsünün yakınlarına geliyorum. Benim kafa yapımda birini buluyorum, çene çalmaya başlıyorum. Yalnız da değilim üstelik. Amfideki her yerden uğultular yükseliyor. Öğrenci topluluğu ilgiyi kaybediyor.

“Geçen yıl Hat…” Bir şeyler söylemeye devam ediyor. Bir önceki etkinlikte bir önceki topluluk başkanı cebinden ödemiş malzemelerin parasını, onu anlatıyor. Ne kadar müthiş bir olay! Buraya bir şeyler yapmak için toplanmış onca insan var, yüzü buluyordur sayı amfi hıncahınç dolu. Ama bize bu sene yapılacaklar anlatılmıyor, planlardan söz edilmiyor, önceki sene yüceltiliyor. Manası yok bunun.

Konuşma yapana garezim var, bu yüzden mi önyargılı yaklaşıyorum yoksa? “Zaten geçen yıl…” Hayır, kesinlikle önyargıyla alakası yok. Hatta fazla bile tahammül ettim; bu, geçen yıldan on beşinci kez söz edişi… Belki de yirmi… En azından “yıl” yerine “sene”, “geçen” yerine “önceki” kelimelerini kullansa ya! Yapmıyor, yapamıyor, kafasında belli bir şablon var, tabuları var, yıkamıyor. Şu an konuşma yapmasının tek sebebi ön planda olmak, ilgiyi üzerinde toplamak, bir işe yaramasa da yarıyormuş gibi görünmek; belki öyle görünüyor da ama yaramıyor.

Topluluk başkanının yanına yanaşıyorum, birinin konuyu toparlaması gerektiğini söylüyorum. Eğer istersem benim yapabileceğimi söylüyor.

“Toparlamak gerekirse…” Müthiş bir konuşma yapmıyorum şüphesiz ama ilgiyi üzerime çekip canlı tuttuğum muhakkak… Benden önce konuşan kişi konuşmasını nereye bağlayacaktıysa oraya bağlamak isterdim konuşmamı ama çok gelişigüzeldi konuşması, bilmiyorum ne amaçlandığını. Söyleyecek sözüm kalmıyor, sözlerim havada kalacak… Derken başkan bölüyor konuşmamı. Görev dağılımına geçiyorlar. Ben yerime geçerken biri benden söz ediyor. “Adamda hitap yeteneği var.”

Rahatlıyorum. Yıllardır kendi kendime “iyi konuşan biri” olduğumu söyleyip duruyordum. Yalan söylediğimi düşünmeye başlamıştım. Sallıyorduysam bile tutturmuşum.

Suskun Geveze

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.