30 Nisan 2011 Cumartesi

Ygs

Doğal yatıştırıcılığına güvenerek ada çayı içmiştim. Saat 2:00. Gözümde tek damla uyku yok. Lanet olsun!

Uzunca bir maratonda koşacağım, önemli bir yarışa katılacağım önümüzdeki gün: YGS. Doktorum. Özel bir hastanede acil serviste çalışıyorum. Henüz küçük bir kızken kestirmiştim bu mesleği gözüme. Çalıştım, başardım, ülkemin belki de en iyi üniversitesinde okudum, uzmanlığımı yurt dışında yaptım, hizmet etmek üzere anayurduma döndüm. Severler sayarlar beni. İşimde iyi... İşimde iyi olduğumu... İşimde... "Efendim anne? Tamam! Kalkıyorum." Oysa ne güzel bir rüyaydı. Aslında birkaç dakika daha kalmak istiyorum yatakta. Kafasını yastığa gömmüş biri için fazladan bir 5 dakika kadar tatlı şey yoktur. Ama seçme şansım da yok. Ekşimiş bir suratla, zar zor çıkarıyorum bedenimi yataktan.

Kahvaltı, sınav salonuna geliş, nefes almak, nefes vermek gibi gereksiz ayrıntıları geçiyorum. Nihayet kendimi başlangıç çizgisinde, sıraya oturmuş, soruları bekler halde buluyorum. Gözetmen kitapçığı bırakıyor önüme. Ağzım yavaşça açılıyor, dilim geriye çekiliyor, yutağım genişliyor, diyaframım alçalıyor ve uzun bir nefes alma sürecine giriyorum. Esniyorum. Nasıl yani? Esniyor muyum? Sabah alarma uyanamamıştım, annem uyandırmıştı beni. Hala uykum mu var? Yoksa heyecanlandığım için mi bu tepki? Önümde kitapçığım, peşimde ilerleyen dakikalar... Neden çözülmeyi bekleyen sorularla ilgilenmek varken yenileriyle bulandırıyorum beynimi? Hazırım sınava. Hazırım! Öyle miyim?

Hemen arkamda periyodik olarak öksüren bir kız var. Vallahi... Her iki öksürük arasına iki cevap sıkıştırıyorum. İlk 200 metre kayıpsız atlatılıyor. Ama sonra öksürüklerin hızına yetişemez oluyorum. Yoruldum sanırım. Garipsemiyorum. Yarışın lideriyim. Hızla çarpan bir yürek ve öksürükler eşliğinde zafere koşuyorum.

Zorlu bir 1200 metre ardından son düzlüğe giriyorum. Son 400 metre... Sosyal bilgiler testi... Arkama bakıyorum. Kimsecikler görünmüyor. Farkı ne kadar açtığımı siz hayal edin artık. Gözlerimi kapatıp, göğsümü kabarta kabarta, tempomu değiştirmeden ilerleyişimi sürdü... Kalemleri bırakalım mı? Sebep? Parkurum nereye kayboldu? Heyecanla koşarken hangi yanlış yollara sapmış, nerelerden geçmiş, nereye gelmişim böyle? Bu hiçlik de ne? Çok karanlık... Çok soğuk... Korkuyorum. Üşüyorum. Eve gitmek istiyorum. Anne... Anneeeee!!!!

Entomofobia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.