24 Nisan 2015 Cuma

Bileklik


Sol koluma bakıyorum. Yeşil ya da mor renkli -ama karanlıkta olduğumdan gözüme sadece biraz daha kara görünüyorlar- küçük yollar gibi ilerleyen kan damarlarım… Dirseğimden çıkıp avuç içime doğru ilerliyorlar. Yumruğumu sıkıyorum. Gevşetiyorum. Çıplak sol bileğime bakıyorum.

Şu son birkaç yılıma bakıyorum. Yeşil ya da mor renkli -ama karanlık olduğundan gözüme sadece biraz daha kara görünüyorlar- büyük özlemlerim… Kalbimden çıkıp beynime akıyorlar. Gözlerimi yumuyorum. Uyuyamıyorum. Gözlerimi açıyorum. Çıplak sol bileğime bakıyorum.

Bir arkadaşının yazlığında duruyordu bir süredir. Orada unutulmuş. Siyah bir erkek bilekliği… Ondan bana kalan bir hediye sanki. Katılamayacağı doğum günlerim için peşin peşin verilmiş, üzerine bir not değil belki ama ondan kalan anılar iliştirilmiş, yokluğunda yanımda olsun diye çok çok küçük de olsa varlığından serpiştirilmiş… Babamın bilekliği…

İçime bakıyorum. her yer karanlık… Onu birkaç yıl önce, bilekliğini bugün kaybettim. Ben bugün bir bileklik değil, ışığımı kaybettim. Kendimi kaybettim. Ben sadece bir bileklik değil, şu gözümün önündeki çıplak sol bileğimi kaybettim. Kolum kanadım bileğim kırıldı, çok acıyor.

Odaya bakıyorum. Yaşlardan bir şey göremiyorum. Babamın giremediği yaşlar bunlar. Bir araya geldiler, benim gözlerimden akıyorlar.

Anonim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.