20 Temmuz 2011 Çarşamba

Zeus

Gece yarısı… Masanın üstünde radyom, radyo özellikli telefonum var. Buzdolabının kapısını açıyorum, kapı tarafındaki raftan yarı dolu süt kutusunu ve hala neden orada olduğunu çözemediğim, aklımın almadığı kahve kavanozunu alıyorum. Günlerdir çözemediğim bir şey daha var: Hangi akla hizmet, gecenin bu saatinde kahve yapıyorum?

Müzik kesiliyor, gecelerin renkli kişiliği bir kez daha mikrofon başına geçiyor. Uyanıksam sebebi o ve radyodaki programı. Dinlemeyi seviyorum ağabeyimizi, yapacak bir şey yok. Bu 3 saat mutlaka ama mutlaka onun sesiyle geçecek, havaya karışan horultularımla değil.

Kaynayan sütü cezveyle birlikte ocaktan alıp tezgâhın üzerine koyuyorum. Dudaklarımı cezveye yaklaştırıyorum ama süt içmiyor, süte üflüyorum. Sütün üzerindeki kaymak tabakası iyice kalınlaşıyor. Nefret ederim kaymaktan. Bir çay kaşığıyla o tabakadan kurtuluyorum. Sütü, kardeşime hediye edilmiş ama kendi zimmetime geçirdiğim kupaya boca ediyorum. Biraz kahve… İnce bellide de, büyük su bardağında da olsa çaya; su bardağında da, koca kupada da olsa kahveye uygulanan standart prosedür gereği “iki çay kaşığı” şeker… Hazır.

Kupa“m”ı, telefonumu alıp odama, yatağıma gidiyorum. Sistem kurulu vaziyette… Yatak, sütü koymak için masa, dizüstü… Sütü bırakıp dizüstünü alıyorum. Yatağıma iyice yerleşiyorum. Ayaklarım uzatılmış, üzerlerinde bilgisayar, yanımda kahvem duruyor. Uzun süredir internet bağlantımın kesik olmasından mütevellit evdeyken sanal âlemde sörf yapıp ıslanmak yerine resimler çizmek, boyaya bulanmakla meşgulüm.

Haziran başlarında başladı saat 3’e kadar uyanık kalma huyum. Sevgilim geç saatlere kadar ders çalıştığında, o uyumadan hemen önce “İyi geceler” diyebilmek içindi başlardaki çabam. 2’ye kadar “Majeste” sayesinde tanıştığım bu radyocu, 2’den sonra damarlarımda gezinen kafein yardımıyla uyanık kalıyordum. İkisi de bağımlılık yaptı.

Gecenin bu saatinde bu adamı dinlemek gerçekten neşe veriyor bana. Bu sabah iş yerinde, internetten bir fotoğrafını bulmuştum. Suratını ilk görüşümde hayal kırıklığı yaratmıştı bende. Kel, zayıf, maymundan geldiğimizin kanıtı olabilecek bir insan formuydu gözümde. Şimdiyse sesini dinliyorum. Şu gecenin şu saatinde beni ayakta tutan bu adamın sesi de eşlik ederken, görüntüsünün bu kez o kadar da itici gelmeyeceğine eminim. Fotoğrafı açıyorum: Zeus kostümü giymiş, peruk takmış bir maymunsu. Yanılmışım. Hala çok itici! Programı yarıda bırakıyorum, buna mecbur kalıyorum. İyi geceler Onur Yar.

Suskun Geveze

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.