27 Mayıs 2011 Cuma

Kahraman

Yüksek lisans yapıyorum. Geç saatlere kadar çalışıyorum. Okulun kütüphanesinde geçiyor vaktimin çoğu. Kaynak taraması, kaynak taraması, kaynak taraması… Parola bu. Yine de bir ailem var, eve giriş saatleri de aşağı yukarı bellidir. Kütüphanede sabahlayacak halim yok. Güneş battıktan sonra birkaç sayfa notla birlikte ayrılıyorum oradan. Otobüs kuyruğunda gençliğimi heba etmeye niyetli değilim. Mavi minibüse atlıyor, evimin yolunu tutuyorum.

Minibüsten iniyorum, eve birkaç dakikalık mesafem var. Yürüyorum. Bir iki dakika geçiyor. Yürüyemiyorum. Ayakları yere basan bir insan sanıyordum kendimi, değilmişim. Düşüyorum. Çantam açık; notlarım, telefonum, cüzdanım, anahtarlarım yere saçılıyor. Yanımdan bir adam geçiyor, göz göze geliyoruz, nedense utanıyorum. Düz yolda yürümekten aciz olmanın nesi utanç verici ki? Telefonumu kotumun, cüzdanı hırkamın cebine koyuyorum. Notlarımı da hızlıca çantaya tıkıştırıyor, kalkıp yürümeye devam ediyorum.

Çok geçmeden garip bir his beliriyor içimde. Takip edildiğimi hissediyorum. Arkama bakıyorum. Az önce göz göze geldiğim aynı adam… Takip edildiğim düşüncesini boş bir kuruntu kabul ediyor, yürümeye devam ediyorum. Bir sokaktan sağa sapıyorum. Bir kez daha arkama bakıyorum, adam hala orada. Kötü bir tesadüf ya da her ne olursa olsun. Korkuyorum, adımlarımı hızlandırıyorum. Adam da hızlanıyor. Apartmanın önüne geldiğimde hemen zile basıyorum, otomatik kapının açılmasını beklemeden anahtarımı çıkarıyorum, apartmana giriyorum, merdivenlerden çıkmaya başlıyorum. Kapıyı kapatmak! Unuttum! Adam da giriyor apartmana.

Merdivenleri koşar adımlarla tırmanırken adamın adımlarının da son hızla atıldığını duyuyorum. Tam dairenin kapısının önünde yakalıyor adam beni. Kötü bir tesadüf değil bu, adam bir kapkaççı. Çantamı kaptığı gibi bir çığlık atıyorum, kaçıyor. Merdivenleri son sürat inmeye başlıyor. Bizim dairenin kapısı açılıyor o anda. Üzerinde pijaması, ayağında terlikleri, elinde televizyon kumandasıyla bir adam, babam… Ne olduğunu ben bile anlamamışken o her şeyi çözüyor çığlığım ve hızlı atılan adım seslerinden. Bir fişek gibi atılıyor, kapkaççının ardından iniyor merdivenleri.

Babam yaşını almış adam, ayağında terliklerle hırsızı yakalamayacağına eminim. Ama beni asıl korkutan hırsızı yakalaması… İşin kötüsü çantanın içinde uyduruk birkaç sayfa nottan daha fazlası yok. Anahtarlarım elimde, telefon ve cüzdanım ceplerimde.

Geçen birkaç dakika, korkudan başka hiçbir duygu tattırmıyor bana. Nihayet kapının zili çaldığında babamı ben karşılıyorum. Üzerinde pijaması, ayağında terlikleri, elinde kumanda ve kaçarken hırsızın bıraktığı çantam… Bütün babalar kızlarının kahramanıdır. Benim babam da benim kahramanım.

Baloncuk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.