1 Mayıs 2011 Pazar

Kesilen Yollar

Güzel ama “ama”sı bol bir şehir Ankara… O yüzden ayda bir, yedi tepeli şehre kaçıyorum. Şu an da firardayım. 4 günlük bir kaçış bu, sonra kelepçenin bir halkasını bileğime, ötekini başkentin böğrüne geçireceğim.

4 günü en iyi şekilde değerlendirmek, değerlendirilememiş zamanı da bilgisayara abanarak harcamak öncelikli hedef. Dönemce bir buluşmaysa, en iyi şekilde değerlendirmek amaç olduğunda fevkaladenin fevki! Dönemdeki en değerli dostum Papatya ile mesajlaşıyorum, hazırlanıp kendimi sokağa atıyorum.

İki çocuk deli gibi koşuşturuyor. Belki de “İstanbul’da sokakta oyun oynayabiliyor muydunuz?” diye soran arkadaşıma inat bir koşuşturmaca bu. Oynanabiliyormuş. Çocuğun biri gelen arabanın önüne, yol kenarındaki satıcıların yürekleriyse ağızlarına geliyor. Ama temas yok, çocuk sağlam. Akşama doğru aynı noktada hız yapan bir motor, ara sokaktan çıkan bir minibüse çarpacak. Motordaki iki kişi ve minibüsün şoförü yara almamış olacak, kafalarına bile takmayacaklar kazayı, gidecekler yollarına. Benimse aklımda, taraflar uzaklaştıktan sonra "Kazada suç kimdeydi?" tartışması yapan kalabalık kalacak.

Durağa yürüyorum. Bir arkadaşım yolumu kesiyor, uzun zaman oldu görüşmeyeli, konuşuyoruz biraz. O sırada bir düğün konvoyu çekiyor dikkatimizi. Çalan kornalar olmasa umurumuzda değiller ama çok rahatsız ediyorlar be. Şakalaşıyoruz kessek mi yolunu diye. Ama eşek kadar herifleriz, yakışık almaz herhalde diyoruz. Hem Papatya’yı daha fazla bekletmek istemem. Görevi olan bir insanın böyle… O da ne? 14 B… Otobüsün şoförü direksiyonu kırıyor, düğün konvoyunun yolunu tıkıyor. Sonra tekrar kendi şeridine geçiyor, konvoyun başındaki araçla yan yana geliyor, 10 lirasını alıp yoluna devam ediyor.

Epey şaşkınım. Ve sanırım Papatya bir yerlerde büyüdü, ağaç oldu.

Suskun Geveze

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.