19 Mayıs 2011 Perşembe

Tıpçı Güncesi

Başlıktan anlaşılmadıysa daha net bir dille açıklayayım: Tıp okuyorum. Henüz birinci sınıftayım ama deli gibi çalışıyorum. Birinci sınıfta sonsuza dek kalmayacağım ama Allah izin verirse birinci sınıf bir doktor olacağım. Benle aynı dönemden olup benden daha iyi üniversitelerde okuyan ama daha “Süperego”nun ne demek olduğunu bilmeyenler var. Onlar nerelerde okuduklarını tekrarlayadursun, gönül rahatlığıyla “Ben doktorum” diyebilmek için bu çaba. Adım adım ama büyük adımlarla ilerliyorum doktor olmaya. Önümde uzun bir yolum ve çok uykum var.

Sabahın erken saatleri… Yatağın kenarına oturuyorum. Ayakkabılarımın içindeki çoraplarla göz göze geliyoruz. Alıyorum bir tekini elime, ayağıma geçiriyorum. Bu arada “Ben niye uyandım?”, diye soruyorum kendime: Dersim öğleden sonra başlayacak. Evet, uyanmışım bir şekilde ama artık bir önemi yok, yeniden yatarım. Önemli olan, çoraplara ne olacağı… Önce diğer tekine bakıyorum, sonra ayağımdakine… Diğer teki de giyip yatıyorum.

Başka bir gün… Yine sabahın erken saatleri… Telefonum yatağımda, yastığımın hemen yanında… Titreşip duruyor. Birazdan ses çıkarmaya da başlayacak, bunu yapmadan önce durduruyorum alarmı. Yatağımın kenarında telefonumla birlikte iki kitap, bir dergi, bir de poster var. Gözlüğüm? Kafamı çeviriyorum. Gözlüğümün masada olduğunu görüyorum. Çok uzak! Zar zor kaldırıyorum bedenimi, upuzun bir yol kat ediyorum, gözlüğümü alıyorum, yatağıma dönüyorum, gözlüğümü gözüme takıp yatıyorum.

Bambaşka bir gün… Bu sabah kalkmayı başardım. Saate bakıyorum: 15.54. Yani yaklaşık 6 saattir bu sandalyede oturuyorum. Canım çok sıkılıyor. Ama şu an bunları düşünmem, canımın sıkılması bile yasak. Kasları bitirmem şart ve şu “kasları bitirmek” amacım benim kaslarımı bitiriyor. Şimdi oturuyorum, iyi güzel ama kalktığımda nerem nasıl uyuşmuş olacak merak ediyorum. Masanın altına bakıyorum. Hiçbir şey yok. Çalışmaya devam ediyorum. Çok geçmiyor, tekrar bakıyorum masanın altına. Hala boş… Yere bir şey düşsün de kalkıp alayım diye can atıyorum. Olmuyor.

Uyanıyorum, kalkıyorum, çalışıyorum, yoruluyorum, durmuyorum, yemek yemeyi unutuyorum, kemik isimlerini unutmuyorum, çabalıyorum, daha çok yoruluyorum, gün içinde birkaç kez ölüyorum, daha az sayıda diriliyorum, çalışıyorum, çabalıyorum. Hepsi şunun için: “Gönlüm rahat, ben doktorum.”

Majeste

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.