Sabahın körü… Sırf Suskun Geveze trenlerde maceralar yaşıyor diye özendim ona. Bugün, belki başıma daha garip bir olay gelebilir düşüncesiyle her zaman bindiğimi değil, bir sonraki banliyö trenini bekliyorum. Zaten her gün ayrı bir vagona binerdim, her zaman farklı insanlarla karşılaşırdım ama bugün tamamen yabancıyım kalabalığa. Tren geliyor, vagonlardan birine giriyorum. Tıklım tıkışız. Difüzyonla, bulunduğum konumdan daha seyrek görünen bir konuma geçiyorum.
Her yeni mekânda, aslında her tanıdık mekanda da böyle, gözlerim fıldır fıldırdır. Acaba güzel bir kız var mı ortamda, diye bakar dururum. Bugün şanslı günümdeyim. Hemen yanı başımda genç, oldukça hoş bir kız… İnanır mısınız, ilk kez böyle bir güzellik yanında kelebek ruhumu dizginleyip rahat durmaya, onunla ilgilenmemeye karar veriyorum. “Kızı boş ver.” diye düşünüp dışarıyı izlemeye koyuluyorum. Camdan dışarıya bakma isteğim, kızın camdaki yansımasını fark etmemle suya düşüyor. Ben onları aramıyorum, onlar beni buluyor dostum! Kız beni süzüyorken, benim yansımayla yetinmem doğru olmaz.
Yol boyunca bakışıyoruz. Tabi bakışları denk getirmemek gibi yazılı olmayan bir anlaşmamız da var. Kız arada bir saçıyla oynuyor. Saçlarının arasından da beni izliyor çaktırmadan. (Çok önemli yazar notu: Bence sadece saçlarına bakıyordu. C.Ö.) “Sana kim bakar ki?” dersiniz belki ama bugün de epey şık giyinmişim be! Günün ilerleyen saatlerinde okula gittiğimde de bakışlar bende odaklanacak. Tenis tişörtüm falan iyi olmuş üzerime.
Kızı süzüyorum. Güzel dudaklar, hafif bir esmerlik… Estetik duygumu tatmin edebilen ender sabahlardan biri bu sabah… İlk çıkacağım kız da böyle bir güzelliğe sahip olsun diye düşünü… Çat…
Kirpi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Alakalı alakasız söyleyecek sözün, anlatacak anı'n varsa sen de paylaş.